Namaz öğretiminde en çok karşılaşılan sorulardan birisi de namaz kılmayan çocuklar için dayağa başvurulması meselesidir. Bilinen bu hadisi tekrar zikredecek olursak Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır: "Çocuklarınız yedi yaşına geldikleri zaman onlara namaz kılmalarını öğretiniz. On yaşına geldikleri zaman…" Evet, hadisin bundan sonraki kısmını bugüne kadar birçok mütercim "Şayet on yaşına geldiklerinde namaz kılmazlarsa onları dövün." şeklinde tercüme etmişlerdir.
*Beyhakî gibi bazı hadisçiler, bu hadisin hükmünün "Üç kişiden kalem kaldırılmıştır. Bunlardan biri de henüz buluğ çağına ermemiş çocuklardır" hadisiyle kaldırıldığını söylemektedirler. Onların bu görüşleri çerçevesinde şekillenen hüküm şudur ki, çocukların buluğ çağına gelinceye kadar ibadet mükellefiyetleri olmadığından dolayı, namazı terk etmeleri de herhangi bir cezai müeyyideyi gerektirmeyecektir.
*Arap Dili üzerinde uzman olan kimselerin verdikleri bilgilerin de, hadis-i şerifi anlamamıza yardımcı olacağı muhakkaktır.
Prof. Dr. Mehmet Emin AY bu konuyla alakalı şunları ifade diyor;
Sevgili Peygamberimizin genel olarak dayağa karşı duruşu, ne bir kadına ne de çocuğa hiçbir surette eliyle vurmamış olması, gerekse hadisin tamamındaki genel mana bu hadise ihtiyatla yaklaşmamızı icab ettirmektedir. Hadis-i Şerif’te ifade buyrulan "darb" kelimesi, almış olduğu harf-i cer ile farklı manalara gelebilmektedir. Sözgelimi, "darb-ı mesel" tabiri, dilimize de geçmiş farklı bir kullanımdır. İşte bunun gibi, hadis-i Şerif’te "alâ" harf-i cerri ile kullanılan darb kelimesi, şu manaya gelmektedir: "… On yaşına geldiği halde namaz kılmazsa, namaz kılması hususunda farklı metodlar kullanarak namaz kılmasına yardımcı olun."
Prof. Dr. Ali Akyüz’ün makalesinde şu ifadeler yer almaktadır:
“[…] Hadisteki ikinci fıkranın belirleyici fiili “D-R-B” fiili mazi-sülasisinden üretilmiş olan “FE-DRİBÜ” emir kipiyle zikredilen fiildir. Arap dilinde yaygın biçimde kullanılan ve “dövmek” manasına gelen bu kelime, daha başka pek çok anlamı olan fiillerin başında gelmektedir.
Her fiilde olduğu gibi bu fiilin de cümle içinde kullanıldığı edata göre farklı anlamlar yüklendiği gözden ırak edilmemesi gereken hayati öneme sahip bir mevzudur. […] Yaptığımız araştırmaya göre hadisin ikinci fıkrasında yer alan “FE-DRİBÜ” fiili istisnasız bütün kaynaklarda “ALA” harfi ceri yani “ALA” edatı ile kullanılmaktadır. Bu kullanım oldukça önemli ve sonuç bakımından da fevkalade etkilidir. Söz konusu kelimenin başka harfi cer ve edatlarla anlamı çok değişmektedir. Mesela, “D-R-B”-“AN”, “D-R-B”-“MİN”, “D-R-B”-“Lİ”, “D-R-B”-“Fİ”, “D-R-B”-“MESELEN” v.s. kullanımların hiçbirisinde dövmek anlamı söz konusu değildir.
“Dövmek” anlamı yüklenmek istendiğinde daha çok yalın biçimde veya “ba” edatıyla kullanılan bu kelime, “ALA” edatıyla dövmek manasında değil, “sıkıştırmak”, “zorlamak”, “yaptırmak”, “kuşatmak”, “empoze etmek”, “mecbur etmek”, “sorumlu ve yükümlü tutmak” v.s. anlamlarına gelmektedir. Klasik ve çağdaş hiçbir sözlük müellifi bu kelimeye böyle bir anlam, yani “dövmek” anlamı vermemektedir.” (Ali Akyüz, Çocuk ve Namaz. Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, Yıl 2002, Sayı: 10, s. 83-88)
Ali Akyüz Hoca, bu hadisin son kısmında geçen “… 10 yaşına gelince, kılmıyorsa dövün” tercümesinin doğru olmadığını ifade ediyor. Bu hadisin doğru tercümesinin “Çocuğunuz 7 yaşına gelince namazı öğretin, 10 yaşına gelince sorumlu tutun/yükümlü tutun” olduğunu bilimsel bir makale ile yayına sunuyor. Ve yazdığı makalenin Arap ülkeleri de dâhil olmak üzere dünyada birçok bölgede bilimsel bir çalışma olarak yayınlandığını ve herhangi bir itiraz gelmediğini belirtmiştir
Konuya din eğitimi açısından baktığımız zaman da görünen şudur ki, dayak vb. cezalarla temin edilen namaz kılma faaliyeti, hiçbir zaman ibadetten alınması gereken zevki ve lezzeti sağlayamamaktadır. Belki çocukluk yıllarında sindirilen ve mecbur bırakılan bir anlayışla çocuk tarafından bu ibadet sureta yerine getirilmektedir ancak bu hiçbir zaman çocuğun ibadet hayatına katkıda bulunacak bir kaliteye ulaşamamaktadır. Bu itibarla, netice olarak şunu söylemeliyiz ki, baskı ve zorlamayla, ya da dayakla temin edilen namaz kılma davranışı, ergenlik çağıyla birlikte maalesef çocuktan ayrılıp gidecektir. Çünkü çocuğa Allah'ı sevdiği için namaz kılması yerine, babasından ya da yakınlarından azar işitmemesi için namaz kılması telkin edilmiştir. Bu ise çocuğa mal olmayan bir emanet misali bir zaman sonra çocuğun hayatından çıkmakta, kaybolup gitmektedir.
Ancak cebri bir eğitim tarzını asla tasvip etmediğini bildiğimiz Hz. Peygamber’in “özel ruhsatına” konu olan bu durum, kanaatimizce bu tür davranışları âdet edinmemişler içindir. Her halükârda bu takdir, “Hâfizû alâ evlâdiküm fi’s-salâti” (Namaz konusunda çocuklarınızın üzerine titreyiniz) hadisi gereğince, lüzum eden tedbirin alınması yönünde kullanılmalıdır.