Büyük ve mübarek ay yaklaştı. Gölgesi üzerimize düştü. Haydi, bu Ramazan niyet tazeleyelim. Neden yaşadığımızı, neyi neden ve nasıl yaptığımızı gözden geçirelim. Yeni bir yön belirleyelim hayat yolculuğumuza. Tüm yıl Ramazan gibi yaşamak üzere sıvayalım kollarımızı. Haydi, bu Ramazan kendimize dönelim. Hatalarımızı arayalım ve bulmaya çalışalım.

Ve hatalarımızı düzelterek, kendimizi düzeltelim.  Olup biten her şeyde bir hikmet arayarak, hepsinden bir tecrübe de alarak, Rabbimizin bize verdiği potansiyeli, her fırsatta O’nun için ve O’nun istediği gibi kullanmaya niyet edelim. Asıl ve mukaddes hedefimizi yenileyelim.
Haydi, bu Ramazan zihnimizi hak için, hakikat için meşgul edelim. Düşüncelerimizi bile israf etmeyelim; faydasız ve boş bütün işlerden yüz çevirircesine… Yıllar boyu bizi meşgul edenleri, günlerimizi işgal edenleri düşünelim; hepsinin muhasebesini yapalım… İrademizin gücünün farkına varalım ve bundan böyle, yapmamız gereken işleri ertelemeyerek hatta vaktinden önce bitirerek zaman sermayemize sahip çıkma kararı alalım.
Haydi, bu Ramazan her işimizde kendimize “Allah ne yaparsam razı olur?” sorusunu sorarak ve gereğini yaparak kulluğumuzu doğrultalım. Ramazan’ın hayatımıza yeni bir sayfa açmak ve yaşamımıza yeni bir yön vermek için bir fırsat olduğunu unutmayalım.
Haydi, bu Ramazan ihtilaflı tartışmalara katılmayalım, konuşulması fayda vermeyenleri konuşmayalım, cevaplanamayan sorulara cevap aramayalım; soracaksak Allah Rasulü’nün (sav) izniyle, Kur’an’la yıkanmış kalbimize soralım soracaklarımızı... Başkasına değil kendimize bakalım.
Haydi, bu Ramazan bizi hayra yöneltecek iyi insanlarla aramızdaki mesafeyi yanlış insanlarla aramıza taşıyarak iyi ve doğru insan olmaya gayret edelim. Emrolunduğumuz gibi dosdoğru olalım. Rükû edenlerle rükûda, secde edenlerle secdede...
Haydi, bu Ramazan Allah’ın verdiklerini Allah için sarf eden bir hayat modeli oturtma gayretiyle infak edelim Rabbimizin “infak et” dediklerini. Verdikçe yenilerini getiren berekete inanarak verelim verdiklerini. Ömer(ra)’in Ebu Bekir(ra)’le yarışını nefsimize telkin ede ede harcayalım harcadıklarımızı. Rabbimizin hepsini “Allah’a verilmiş bir borç” saydığını hakkel yakîn ile bilelim. Nefsimizin bir köşesine saklanmış mal hırsını emrimiz altına alalım.
Haydi, bu Ramazan asr-ı saadette yaşarcasına, asr-ı saadeti yaşatırcasına sadeleşelim. ‘Az’la yetinmeyi öğrenelim. İçten sade, samimi, gösterişsiz... Yemeğimizle, giyimimizle Allah Rasulünün (sav) takvasını, ashabının zühdünü hedefleyelim. Ve bu Ramazan, fakirlerle, gariplerle, yetimlerle paylaşılmayan iftar sofralarının nasipsizliğini aklımızdan çıkarmayalım.
Haydi, bu Ramazan ruhumuzu da bedenimizi de sadece helâl ve temiz olanlara yönelerek besleyelim. İlk insan Âdem peygamberi cennetten çıkaran ‘bir lokmayı” gözümüzde küçülten kafelere, marketlere, paketlere, ambalajlara, reklamlara aldanmayalım.
Haydi, bu Ramazan sahurla kapattığımız ağzımızı, her şeye açmayalım…
Haydi, bu Ramazan ayağa kaldırmayan ezandan, huzursuz, huşusuz namazdan, samimi bir duada kuruyup akmayan gözyaşından uzak olalım. Hızlıca dilimize doladığımız dualarla, hızlıca tekrarladığımız zikirlerle ruhu olmayan namazlar değil, ne dediğimi bilerek ve bunun bana ne dediğini düşünerek ruhumuza dokunan namazlar kılalım; namazlarımızı yaşayalım.
Haydi, bu Ramazan hayatımıza aldığımız gece kıyamlarını bir ömür yaşatmaya çabalayalım.
Haydi, bu Ramazan orucu elimize, ayağımıza, dilimize, gözümüze, kulağımıza, aklımıza, kalbimize tutturalım.
Haydi, bu Ramazan Kur’an’ı, ilk kez nazil oluyormuşçasına bir heyecanla okuyalım. Okudukça tek tek insin ayetler kalbimize...
Haydi, bu Ramazan bu Ramazan’ın arınmışlardan olmak için son şans, son fırsat olabileceğini ve Azrail’in her an kapıda bekliyor olabileceğini aklımızdan çıkarmayalım.
Rabbimizin girin cennete dediği gündür bayram, o güne kadar her günümüz Ramazan olması dualarımızla…