Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde ülkenin birinde bir tane kralın büyük bir şatosu varmış. Bu şato öyle güzel öyle büyük öyle etkileyiciymiş ki civarında yaşayan kötü kalpli bir cadının dikkatini çekmiş ve Cadı bu şatoyu ele geçirmek istiyormuş.

Bir gün cadı krala bir çorba yapıp götürmüş. Çorbanın içine kurbağa beyni, yılan kanı gibi iğrenç şeyler koymuş. Kral, çorbanın kokusundan cadının  kendisini zehirleyeceğini anlamış. Ona “Madem sen benin şatomu istiyorsun seninle bir satranç maçı yapalım.” demiş. Cadı kabul etmiş ve “Yenilmeye hazır ol kral.” demiş. Cadı ormana gidip bazı tilkileri avlamış. Tilkilerin beynini alıp bir çorba yapmış ve içmiş. Sonunda maçın yapılacağı zaman gelmiş çatmış. Kral kendine çok güveniyormuş. Kralın askerleri cadının gelmeyeceğini söylemişler. Kral şaşkınlıkla “Neden?” diye sormuş. Askerler “Bir olaydan dolayı zehirlenmiş” demişler. Kral cadının evine gitmiş ve tilki çorbası yaptığını görmüş. Kral “Neden tilki acaba?” diye düşünmüş ve neden tilki olduğunu anlamış. Meğersem tilkiler çok kurnaz oldukları içinmiş. Kralın doktorları cadıyı iyileştirmeye çalışmış ama cadı maalesef ölmüş. Böylece kral hem yarışmayı yapmadan kazanmış hem de şatosunu kötü kalpli iğrenç suratlı pis cadıdan kurtarmış.    

                            

Back to top