Sabah saat 06:30’da annemin acele ettiği zaman çıkan tiz sesi ve babamın ağır giyinmesinden
çıkan hışırtılardan ve kardeşimin bir yere gideceğimiz zaman heyecanlanıp konuşmasından çıkan anlamsız ve komik seslerle uyandım. Eğer aile halkından bu sesler çıkıyorsa kesin bir yere gidecektik.
-Anne
-Hadi hadi. Çabuk hazırlan Ali, Sen de giyinebildin mi? Betül! Daha kalkamadın mı?

-Anneciğim ben hazırım.
-Ali! Allah aşkına hızlı olsana canım! Hadi Betül! Kalk artık!
-Tamam anne kalktım, dedim ve hazırlanmaya başladım. En azından ben çok hızlı hazırlanırdım.
-Herkes hazır mı?
-Hazır anneciğim, ya çok heyecanlıyım.
-Ben de hazırım anne.
-Tamam, hadi gidelim Ali.
-Nereye gidiyoruz?
-Aftrika.
-Aftika?
-Afrika.
-Aftıka mı? Öyle bir ülke yok ki!
-Afrii...
-Ne?
-Afrii...
-Afrika.
-Yaşasın, Afrika’ya gidiyoruz, dedim. Aslında denizler ve hayvanlar bakımından merak ettiğim, kardeşimin diyemediği Afrika’ya gidiyoruz. Aslına bakarsak tatil için buraya gidilmez ama anneniz ve babanız  İHH’da çalışıyorsa işler değişir. Hatta o kadar değişir ki; taa dünyanın öbür ucana bile tatile çıkarsınız.
-Hadi Betül! Her seferinde seni mi bekleyeceğiz?
-Tamam, geldim.
Ve arabayla havalimanına doğru yola koyulduk. Baya uzun bir maceraya başlayacaktık.
-Geldik mi?
-Hayır.
-Geldik mi?
-Hayır.
-Peki şimdi?
-Hayır.
-Hadi atlayın geldik, dedi babam. 08:30 uçağına bindik ve Afrika’ya doğru yola çıktık.
-Ha, bu arada baba Afrika’nın neresine gidiyoruz?
-Zanzibar’a.
-Zanzibar’da Zanzibar adaları varmış. Oralar çok güzel, denizi de güzel. Hem de orada Türkler bolmuş.
-Evet evet öyle, dedi annem.
Ardından biz kardeşimle sohbet ede ede vakit geçirirken bir anons böldü sohbetimizi:
-Dikkat dikkat! Uçağımız inmiştir.
 Uçaktan inip İHH arabasına bindik. Bizi Zanzibar’ın adalarına götürecek vapura doğru yola çıktık. Yolda doğru düzgün yol bile yoktu.
-Anne.
-Efendim kızım.
-Anneciğim yolda asfalt yok. İnsanların evleri neden topraktan? Neden çok kalitesiz elbiseler giyiyorlar?
-Kızım, Afrika birçok kez sömürüye uğradığı için bu Afrika ülkesi de diğer ülkelere göre çok fakir ve gelişememiş bir ülke.
-Nasıl yani, insanlar onların her şeyini ellerinden mi almışlar?
-Evet kızım, maalesef bazı devletler sömürgecilik yapıp paralarını kat ve kat arttırıyorlar.
-Ama bu çok yanlış bir davranış, günümüzde insan hakları doğrultusunda sömürgecilik yasaklanmıştır. Peki bu ülkeye sömürdükleri parayı geri vermemişler mi?
-Hayır.
Afrika’ya olanlardan çok etkilenmiştim. Kendimi onların yerine koymaya çalıştım, onların
nasıl hissetiklerini ve nasıl düşündüklerini şimdi çok daha rahat anlamıştım.
-Geldik geldik.
-Aaa, gelmişiz.
-Hadi kızım. Gel Ali sen de. Gidiyoruz, bavulları da alın. Kızım poşetleri de sen al.
-Tamam anneciğim, dedim ve Zanzibar adalarındaki yerimize yerleştik. Nedense burada daha çok böcek ve daha çok hayvan  vardı.
-Hadi denize, denize abla. Hadi anne. Hadi baba.
-Ali heyecanın hafifledi galiba.  
-Hadi gidelim.
-Ali dikkat et. Daha soğuk suya alışacaktım. Off, neyse hadi, diye atladık denize. Yüzdük şapur şupur. Ali’nin kulaçlarıyla beraber çok eğlendik. Bir ara denizden kumsala çıktığımızda annem geldi yanımıza.
-Biz İHH yardım kuruluşuna gideceğiz Betül. Sana sürpriz; Sude ve annesi de buradaymış, birazdan buraya gelecekler. Sude’nin annesinin sözünü dinle. Sude’yle de oynarsınız. Kardeşini ihmal etme, tamam mı?
-Tamam anne, dedim.
 Güzel bir gün geçirdik. Günün sonunda annem, bize döndü eğildi ve şöyle dedi:
-Çocuklar, biz buradaki insanlara iki üç hafta daha yardım etmeliyiz. Planımız böyle değişti, sizin de yardımlarınız gerekiyor.
-Ama anne!
-Ali tatlım, bazen fedekarlık yapman gerekebilir. Belki çok kötü bir zamana denk gelir ama yaptığın iyiliğin karşılığını her zaman alırsın. İki üç hafta daha buradayız ve hep birlikte insanlara yardım edeceğiz.
-Oley! İnsanlara ben de yardım edeceğim ve denizde yüzeceğim. Dondurma alırım ama ha! Olur mu abla? Olur mu anne?
Ali’ye tatlı bir tebessümle karşılık verdik.

Back to top