Sıradan bir günmüş, Merkür adlı bir gezegen Samanyolu’nu izliyormuş ve Satürn diye başka bir gezegeni görmüş. O çok güzelmiş, onun halkası varmış. Çok güzel dönüyormuş ve kocamanmış. Merkür onu kıskanıp Jüpiter’in yanına gitmiş, her şeyi ona anlatmış. Jüpiter ise Merkür’ü alaya alarak “Sen kim, Satürn kim? Onun çok güzel halkaları var senin yok!” demiş.
Merkür üzülmüş, sonra heyecanlanmış ve aklına Plüton gelmiş. Belki onun çöpleriyle kendime halka yaparım, demiş. Gitmiş Plüton’un yanına, Plüton’a derdini anlatmış. Plüton, Merkür’ü anlamış. Çünkü Plüton gezegenlikten atılmış ve gezegenlikten atıldığı için çok üzgünmüş. Başka bir arkadaşının da gezegenlikten atılmasını ya da dışlanmasını istemiyormuş. Bundan ötürü ona yardım etmiş ve Merkür’ü süslemiş. Merkür, “Yardım ettiğin için teşekkür ederim.” demiş ve Satürn’ü kıskandırmak için Satürn’ün yanına gitmiş. “Bak gördün mü, benim de artık halkam var!” demiş. Satürn şaşırarak: “Arkadaşım Merkür, galiba beni kıskandın ama sen de olduğun gibi güzelsin. Sarı ışığınla parlıyorsun, herkesle iyi anlaşıyorsun. Ben seni çok beğeniyordum zaten.” demiş. Bunu duyan Merkür hatasını anlayıp: “Haklısın arkadaşım bir hata yaptım, bağışla beni lütfen.” demiş ve sonradan taktığı halkayı çıkarmış. Merkür ile Satürn çok yakın arkadaş olmuşlar, Samanyolu’nda mutlu mesut hayatlarına devam etmişler.