Geçen hafta dört gün okula gittik, yani, kulağa az geliyor ama az değil desem yalan olur çünkü bence de az. Garip bir deneyim oldu benim için, hiç bulunmadığım bir yerde gibi oldum başta,

sadece bir saniye boyunca. Sonra her şey yine aynı sadelik ve sıradanlığa büründü benim için.Konuşacak çok şey vardı ama bir şey konuşmak gelmiyordu ki içimden. Şu mikroorganizma yüzünden eve kapandığım günden beri çok şey olmuştu ama hiçbir şey anlatasım gelmiyordu. Derslerden konuşuyorduk. Sınavlardan. Bir de ara sıra sekizinci sınıf olacağım aklıma geliyor, bir korku kaplıyordu içimi.Maskeden nefret ediyorum, belki yalnız değilimdir. Saldırgan köpeklere ağızlık takarlar ya, onun gibi hissettiriyor bu maske. Bu düşünce aklıma her geldiğinde bir kez daha tiksiniyorum maskeden. Parçalayıp atasım geliyor, eve gidince ilk yaptığım şey de bu zaten.Bazen insan değişikliklere kolay alışıyor, ama bu bir değişiklik değil, sanki bizim uymamız için biçilmiş bir yaşam tarzı gibi. AVM’ler açık, restoranlar, kafeler, spor merkezleri, devlet daireleri… Peki ne kapalı? Okullar. Okullarla eğlenceyi aynı kefeye koymuşuz sonra yeni nesil neden böyle.Zoom’dan ders o kadar kötü değil aslında. Ama bana sorarsanız okul ortamı daha iyi; ama bana soran yok. İşte böyleydi tüm hissettiklerim, karmakarışık bir duygu haliyle daha ne olduğunu anlamadan geçti gitti dört gün. Sanki metro durağında dalmışım da, metroyu kaçırmışım gibi. Kayıp gidiyor ellerimden, sonra tekrar kalıyorum durakta, bu sıradanlık beni boğuyor, her gün aynı sıradanlık boğuyor beni… Sonuç olarak çok garip bir olayın içindeydim. Bazen tüm bunların benim kurgularım olduğunu düşünüyorum. Belki bir gün uyanırım bundan. Belki o zaman her şey daha iyi olur, belki?

Back to top