Bir cumartesi sabahı uyandım. Hava bugün çok güzeldi masmavi gökyüzü, bembeyaz bulutlar sanki bir ilham havası… Bu güzel havaya bakmayı bırakıp içeriye çay demlemeye gittim. Ben çayımı demlerken dışarıdan kuş sesleri, ağaç yapraklarının ahenkle dans ediş sesi geliyordu. Çayım hazırdı hemen elime kâğıdımı, kalemimi aldım.
Tabii ki doğanın bu güzelliğini, bu güzel manzarayı kaçırmayacaktım; şiir yazacaktım. Düşündüm, dinledim. Güzel bir şiir yazmaya başladım. Kulağıma sürekli kedi sesi, köpek sesleri ve rüzgârın sesi geliyordu. Doğayla bütünleşmiş gibiydim. Huzur verici bir andı, bu yüzden bu havalara ilham havası diyordum. Ben düşüncelere dalmışken ilk şiirim akıp gitmişti bile. Şiirimi inceledim ve tam da bu hava gibiydi: dingin, güzel ve motive edici. Biraz mola vermek istedim çünkü kendimi biraz daha şiire kaptırırsam bu güzel havanın tadını kaçıracaktım. Sırtımı koltuğa yaslayıp kendimi doğaya bıraktım. Tam uykum geldi, gözlerim kapandı derken içeriden bir sesle irkilir gibi oldum. İçeriden bir ses koşa koşa bana geliyordu. Evet, simdi görmüştüm. Bu köpeğim Tarçın’dı. Sanki tekrar şiir yazmamı istiyormuş gibi bir havaya bakıp bir bana bakıyordu. O da havanın tadını, keyfini çıkarmak istiyordu ve bana “Yazmaya devam et .”dercesine bakıyordu. Köpeğimin bu bakışlarını kırmayıp şiir yazmaya devam ettim. Köpeğimi yanıma aldım ve kalemimi yeniden bu ilham havasına teslim ettim.