Sevgili Sağlık Çalışanları,
Öncelikle bu zor zamanlarda gecenizi gündüzünüze katarak bizim için çalışmanızdan dolayı size büyük bir minnet duyuyorum. Ve bundan dolayı haklarınızın ödenemeyeceğini de biliyorum. Biliyorsunuz ki ülkemiz, bir virüsle mücadele içinde ve bu mücadelede ön plana sizler yani sağlık çalışanları çıkıyor.

Sevgili sağlık çalışanları,
Sizler bizim için neler yapıyorsunuz, sizlere çok teşekkür ederim. Acaba bunları nasıl yapıyorsunuz gerçekten çok merak ediyorum. O kadar kişiyi nasıl tedavi ediyorsunuz?

Koca yürekli İnsanlar,
Çin’de bulaşıcı hastalık çıktı ve Vuhan kenti karantinaya alındı. Yarasada olan bir hastalıkmış. Çinliler yarasa yemiş ve bu bulaşıcı hastalık çıkmış. Bulaşma hızı çok hızlı ve binlerce insan hasta. Haberlerde gördüm bu hastalık ülkemize gelmez dedim.

Sevgili Sağlık Çalışanları,
Bizim için gecenizi gündüzünüze katıp çalıştığınız için size minnettarız. Belki çok yoruluyor, dinlenecek zaman bulamıyorsunuz ama sizin arkanızda sizleri çok seven ve teşekkür borçlu olan bir toplum var.

Büyük dağlar ile çevrili bir ülkede, binbir güzellikler sunan büyük bir göl varmış. Halkın su ve her ihtiyacı bu gölün sayesinde sağlanırmış. Göl kenarında bir ülkenin görkemli sarayında padişah ve ailesi yaşarmış.

Evvel zaman içinde kalbur saman içinde Ferdi diye biri varmış. Bir gün kraldan bir mektup gelmiş. Ferdi Bey mektubu açarken oğlu Burkay gelmiş ve bu ne diye sormuş, babası da kraldan geldi demiş. Burkay da hadi okuyalım demiş.

Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde ülkenin birinde bir tane kralın büyük bir şatosu varmış. Bu şato öyle güzel öyle büyük öyle etkileyiciymiş ki civarında yaşayan kötü kalpli bir cadının dikkatini çekmiş ve Cadı bu şatoyu ele geçirmek istiyormuş.

Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar şatolarında kral ile kraliçe yaşarmış. Birbirlerini sever ve çok mutlu bir şekilde yaşamlarına devam ederlermiş. Zulüm etmediği için halk onları çok severmiş ama hiçbir zaman halkın arasına karışmaz, onların halini hatırını sormazmış.

BİR ZAMANLAR UZAK BİR KIRALLIKTA BİR PRENSES VARMIŞ. PRENSESİN ADIDA SOFİA'MIŞ. PRENSES SOFİA ÇOK KÖTÜ KALPLİ BİRİSİYMİŞ, KİMSE ONU SEVMEZMİŞ. ÇÜNKÜ PRENSES SOFİA HERKESE ÇOK KÖTÜ DAVRANIRMIŞ.

Bir varmış bir yokmuş, çok güzel bir ormanda çok büyük ve görkemli bir şato varmış. Bu şato çok eski bir şatoymuş. Sabahları bu şato o kadar güzel ve parlak gözükürmüş ki insanlar gözünü şatodan alamıyorlarmış fakat bir efsaneye göre bu şato geceleri çok korkutucu bir hale dönüşüyormuş.

Back to top